Saturday, March 13, 2010

Suphe...

...Sevgilime gelince, dun ogleden sonra evde olup olmadigini gizlemek arzusunda, keske gizlemek arzusundan baska bir sey olsa ve meydana ciksa... O zaman rakip, kinimize hedef olabilecek objektif bir varliktir ve namlumuzu nereye cevirebilecegimizi biliriz; boyle olmazsa, gizlemek arzusu kendi mahremligi icinde hurriyetini korumak isteyen benligimizin aska isyani demek olur ve nisan alinacak bir hedef olmaktan cikar. Beni kederlendiren daha ziyade bu ikinci ihtimaldir. Birinci ihtimalde rakibin gizlenmesi ikinciyle ihtilaf ettigi icin supheyi kudurtuyor. Av kopegi gibi, yerinden bir firlayis firlayip gizli realitenin ihtimal bolgesi icinde dort donen suphe, hakikate deliliginin en guzel ve korkunc hummalarindan biridir. Fakat korkunc, korkunc...

Kendimi bildim bileli bu muthis kriz icinde yasadim. Bu bir hakikat aski mi? Acaba? Yoksa, aramayi bulmaktan daha buyuk bir keyif haline getirdigi icin, hata ihtimallerini de suura caktirmadan fazlalastirmaktan zevk duyan karanlik bir arama sehveti mi? Belki ikisi de. Bilmiyorum. Bazan butun hayatimi dolduran korkunc didinmelerin tarihini kulcelesmis bir tek duygu halinde yasarken bogulur gibi oluyor ve kendi kendime soruyorum:
Suphenin, tecessusun, askta veya dusuncede, safak sokunceye kadar suren cilgin arastirmalarin cehenneminde ne isin vardi? . (Besim)