Sunday, April 13, 2008

Güçlü Kadınları Sevmiyorum!

Güçlü olunca ne olunur bilemem.
Benim sevmediklerim "güçlü" olarak anladıklarım. Gücünü neresinden aldığını bilmiyorum o kadınların ama sevmiyorum işte.
Seviştikten sonra çıkıp gidebilen kadınları sevmiyorum. Ama ben istemediğim zaman kalan kadınları da sevmiyorum. Ben kendimin bu iki uç noktasını da sevmiyorum. Hani şırödinger'in kedisi kadar bulanıktı mantık; 1970'erin başından kalma ve şu anda elektronik için bile ötesi çıkmış teorilerin peşinden gitmediğim için utanıyorum belki de kendimden.
Ne yazdığımı, nerede yazdığımı bilmemek gibi bir şey:

>> Bugün salı. 200mg'a çıkartmalıyım dozu!

Nereden çıktı bütün bunlar? Adem ile Havva'nın mı eseriyiz?
sen de mi onun eserisin. ya ben? ben de mi? yani şimdi sen, ben; biz... Kardeşlerimi mi yani?

>> Bugün salı. 200mg işe yaramıyor!

Sikmek! Bu kelimedeki o baskın, faşist tutumu hissediyor musunuz? Sikmek için sikilecek birisinin olması ihtiyacındaki zayıflığı peki? Faşizm kurbanlarının acısıyla güçleniyor; inlemeleri ile, çığlıkları ile. Sevgi sözcüklerinin yerine alan düzüşme çığlıkları... Bunları duymayı istemek, duydukça keyif almak! Bu kara kutu öyle bir şey ki nasıl sevişirsek daha iyi olacağının bile dersini vermeye kalkıyor bize. Halk türküleri samanlıkta Halime'yi diye gitmez mi? Sonra da saf ve temiz anadolu insanı dersin. Yok kardeşim; saf ve temiz anadolu kaplanı var sadece.

>> Bugün salı. 200mg'ın işe yaramadığını o da gördü!

Sevgi ile yaklaşmanın karşılığı hormonal bir birliktelik. Transfer ihtiyacı var işte. Sinirlerimizden, gerginlikletimizden kurtulma ihtiyacı. Seviştikten sonra kurala bağlı "sevgi" sözcükleri...
Sevişmekten korkmayın gençler. Hayalarınız patlayana kadar sevişin! Bu bir abi tavsiyesidir. Nasıl olsa cehennemde işe yaramayacak o hayalar! Hayâsızlar?!

>> Bugün çarşamba. Günler ne de çabuk geçiyor!

Başarı; kendiliğinden gelmeyen ödül; sevmeden solmayan çiçek... Farkındalık seninkisi arkadaşım, farkını fark etmekten öte bir şey de değil. Beni anlayabileceğini sanmak kadar farkında olamamak değil neyse ki!

>> Günlerin geçtiğini, her yeni günün eskisi ile aynı isme sahip olabilme ihtimalinden anladım!

Bilmiyorum...

2 comments:

bir delinin düşündükleri said...

Ama yine de güçlü olmalı kadınlar...

bir sabah ansızın terkedildiğinde ya da aldatıldığında kafasını çevirip kendi yoluna gidebilecek kadar güçlü olmalı...

çünkü er ya da geç tüm kadınların başına gelir kalpde sancıyken birzamanlar, totoda osuruk yerine koyulmamak...

O yüzden kadın güçlü olmalı.Kendine haksızlık edilmesine izin vermemeli...Kendi karakterinden ödün vermemeli.Yoksa hep aynı hazin son...

gaykedi said...

güçlü kadın deyince benim aklıma yarmagül geliyor yahu, bu arada sen iyi misin dostum, küçük iskender tadı alıyorum yazılarında, küçük herackles'in marifetleri galiba bunlar hep :p