Sunday, September 30, 2007

CHP Gençliği Ne Yapıyor

Uzun zamadır düşünürüm.
Siteleri rezalet bir kere. Gençlik dediğin tekonolojik gelişmeleri takip edecek. Ulan benim sayfam bile daha okunaklı.
Öyle saçma sapan bir sayfa ile iş olur mu? Yarısı bozuk, içinde döküman namına bir şey yok. Üretim desen zaten sıfır. Habire papağanlık;

-Atam, sen kalk da ben yatam!

Bunu biliyoruz da kardeşim ne yaptın, ne getirdin yeni? İllerin durumu nedir? İlçelerin durumu nedir?...

Bir de Nazım Hikmet'in doğum gününü "önemli günler" kısmına koymuşlar.
Bir kere "genetiği"ne ters bu CHP'nin. Niye?
Çünkü Nazım Hikmet'in sempati duyduğu rejim ile Atatürk'ün kurduğu sistem arasında dağlar kadar fark vardır. Ve hepsinden ötesi Atatürk sağlam bir Türkçüdür.
Şimdi "hede hödö" eden çıkacaktır! Aman, önce gidin devrimlere sırasıyla bakın sonra da ilim irfan sahibi olma konusundaki çabanızdan güç alıp "Atatürk'ün okuduğu kitaplar" isimli Anıtkabir'den çıkan yayına bakın. Sonra anlarsınız... [1]

Öyleyse bu iş olmaz. Nazım Hikmet'in sahibi (eğer illa birisi olacaksa) TKP'dir.
Tamam; gençler sevebilir, sayabilir, aşık da olabilir ama CHP'nin kurumsal kimliği, ona olan mesafesine dikkat etmeli ve gerektiğinde de eleştirmelidir.

[1] Burada da bir dip not açalım dedim. Milliyetçi, Türkçü kavramlarına bir alerjidir gidiyor. Milletimizin "aptal ve cahil" olmasını anlarım ama "aydın" diye geçinenlerinkini anlamam.
Kalkıp da "Atatürk milliyetçidir ama onunkisi..." diye giden saçma ve kavisli yollara girmeye gerek yoktur. Türkçülük meselesinin ne olduğu bellidir. Milliyetçiliği de zaten Fransız Devrimi ve sonrasından kavrarsınız. O zaman kıvırmayın arkadaşım! Atatürk bal gibi de Türkçü idi. Güneş Dil Teorisi, Türk Dil Kurumu, Türkçe ibadet, Türk Tarih Kurumu, vb. bunların hepsi bu uğurda atılmış büyük adımlardı.

Anlayana sivri biber yani...

Modern Kadın

Düşündüm de; bu modern kadın lafları daha fazla sömürüye ihtiyacı olan kapitalist düşüncenin bir ürünü olmasın?
Eskiden evde üretir evde tüketirdi kadınımız. Öyle fazla da moderİn değildi haliyle.
Sonradan ne olduysa "ayakları üzerine duran, olmadı dizleri üzerinde durup ayaklarını 2 yana açan" kadın modeli ABD film sektörlerinin vazgeçilmezi oldu.
Bizim "evde 1 tane" olan kadın, pazara götürünce 1000 tane olurverdi tersine bir tepkimeyle.

-Hmm... Bunu biraz daha düşünelim!

Saturday, September 29, 2007

Ciddi Yazidir!

Bilgi uretimi eklemsel bir yapi izleyerek sinifsal cozumlemeleri gerekli kilmistir. Icsel bilgilerin, gerek somuru sistemini guncel paradigmalar isiginda orgutleyen yapisi gerekse de sinifsal koklerinin sosyo-kulturel yapilardaki ortodoks politika yapilarina benzerligi, bazi marjinal dusunurlerin de liberal soylemerine zemin hazirlar.

Bilgi, gerek sistematik uretim orgusu gerekse de cikar catismalari odakli toplumsal ihtiyac mekanizmalari ile uretimini sinifsal ayrimdan ayri dusunemez. Bu da liberal ekonominin hem eklemsel hem de orgusel yapisini duzenler.
Marks`in bu noktadaki saptamasi hem sinifsal bilincin gelismesi hem de dikey uzmanlasmanin yatayi aktivize etmesini makul kilmaktadir.


Ne sacmaladim ben simdi?
Basit! Solcu oldugunu dusunen papagan iktisat bloglarinin bulasik suyunu taklit ettim. Hos, ciddi bir sallama oldu ama soyle meseleleri anlamayan insanlar eminim;

"-Vay be! Hakli bu adam!" demistir.

Bu ulkenin bir derdi grami dustukce fiyati yukselen ters orantili ekmek fonksiyonlari ise diger sorunu da okudukca solcu agzini kapan cahil papagan ekonomist-cik-leridir!


Not: O kadar sacmalamisim ki birkac "-ki, -de, -den" eki ile meseleyi ancak cozebildim.

Friday, September 28, 2007

İyi bir şey mi dedi ki?

pinar:
ah ah birazcık kendinin farkına varman için kaç yaşına gelmen gerekecek acaba
pinar:
hayatımda senin kadar kendi kıymetini bilmeyen biri daha görmedim

istek

Hayatımda, hiç bugünkü kadar bir kadını yanımda istememiştim.
Çıkıp elma toplayayım...
SİZ EY imana ermiş olanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın: zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir.
(Bakara 153)


Orospu mu olaydım Müslüman mı?


UN toplantıları bitti. Yine, her zamanki gibi Ahmedinejad ile Bush arasında geçti. Ama bu işlerin en ilginci Columbia Universitesi'nin davetlisi olarak gittiği konferansın açılış konuşmasında, ABD'li rektörün kaba ve ahlaksız bir açılış konuşması yapmasıydı. Ahmedinejad ise "bizim ülkemizde misafirlere böye davranılmaz" diyerek sorulara yanıt verdi.


Ne diyor bu adam?

- Neden Avrupalıların kestiği Yahudilerin cezasını 40 senedir Filistinliler çekiyor?
- Neden sizler gibi biz de nükleer çalışmalar yapamayalım? Üstelik her zaman da denetleniyoruz.

Haklı! Sonuna kadar haklı. Adam sadece "emperyalistlere" karşı çıkıyor. Ortadaki ise tam bir tiyatro. Bu adamlar insan değil. Baba Bush denilen öküz, Lary King'in programında Chavez için "Ass!(göt)" dedi. Böyle bir başkan olur mu? (Tayyip'i saymazsak)
Herifler hem salak, hem de öküz!

--
----

Bir diğer mesele de "Kadınlara işkence çektiriyorsunuz! Bizim gibi özgür olsunlar!" lafı bu ABD'li güruhun!
Şimdi sormak lazım bu itlere;
- Kayıtlı orospu sayınız nedir?
- Kayıtlı çocuk tecavüz oranı nedir?
- Kayıtlı porno film şirketleriniz nelerdir?
- Her sene yakalanan çocuk pornocularının sayısı nedir?
- Kadınlara karşı şiddet oranı nedir?
- Uyuşturucu ve alkol bağımlısı kadınların sayısı nedir?
-...vb

diye gider bu liste. Siz değil misiniz insanı mal gibi alıp satan zihniyetin modern versiyonu! Öyleyse İran'a akıl verecek; ona, neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyecek insanlar sizler değilsiniz.
Herkes biliyor ki tek derdiniz sömürmek! Daha da fazla sömürmek! Şimdilik kulp arıyorsunu bu işlere de adını "demokrasi, nükleer silahlanma" koydunuz. Sanki ABD Hiroşima'ya elma attı!

Haaa! Şunu da biliyorsunuz ki 200 milyonluk dünyanın 2. büyük Ekonomisi Japonya artık o eski anayasa ile duramaz!
Çin artık her denilene boyun eğemez!
Hindistan artık köle gibi yaşamaz!

İran-Bolivya-Kuzey Kore-Venezuella artık lafınızı dinleyip de sizi ciddiye almaz! Öyleyse bela yakındır ABD-İsrail. Sizin yüzünüzden dünyanın başına gelecek bela yakındır aslında.


Peki Türkiye neresindedir bu işin?

-Allah belanı versin Tayyip!
--Amin!

Tuesday, September 25, 2007

yanlış biliyorsak tokatlayın!

Büyük, Ulu, İnanılmaz! Atatürk her türlü tekkeyi zaviyeyi kapattı da, mevlevileri açık mı bıraktı? Sadece Konya açık kaldı, o da müze oldu.
Şimdi bu elemanlar göğüslerini gere gere ortalıkta geziyorlar. Sağda solda, giyip beyazları; dön Allah dön...

Nerde Atatürkçüler? Kemalistler? Rektörler falan? Galata mevlevihanesini niye kimse kapatmıyor. Gençlerimiz ucuza, afyon kıvamında "dönme" dersleri alıp ilme, irfana karışıyorlar...

Ne olacak bu iş, ha?

-yok, açıktı zaten onlar diyen varsa sağ yanağım onundur!

Monday, September 24, 2007

"Yahudi düşmanı!"

Filistin’i mezbahaya çeviren İsrail’in savaş uçakları niye Konya üzerinde savaş eğitimlerini tamamlıyor? İsrail’e böyle bir izni hangi Avrupa ülkesi verir? Ve İsrail savaş uçakları Suriye’yi vurmak için niye ve hangi hakla Türk Hava sahasını ihlal ediyor?

Türkiye’yi kimler yönetiyor?
Bize, “Sen Yahudi düşmanı mısın?” diyorlar. Allah(c.c.) şahittir ki, hiçbir ırk ve hiçbir dinin düşmanı değiliz. Amma kardeşim, İsrail’i kuran zihniyet, “Biz Tevrat’ı koruduk, Tevrat da bizi” diyorsa ve onların (tahrif edilmiş) Tevrat’ı, “O günde Rab Aram’la ahdedip dedi: Mısır ırmağından (Nil) büyük ırmağa (Fırat) kadar bu diyarı senin zürriyetine vereceğim” demiş ve:
“- Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden, Lübnan’dan, Irmak’tan Fırat ırmağından, Garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Tanrınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır!” demişse..

Ve İsrail’in mânevi kurucusu Theodor Herzl 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan I. Yahudi Kongresi’nde çıkıp:
“- Kuzey sınırlarımız Kapadokya (Nevşehir) dağlarına, Güney’de Süveyş Kanalı’na dayanır. Sloganımız Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır..” Demişse..
Ve bu amaçla Osmanlı’nın altı oyulmuş, hatta Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal’in sonu, İsrail’in kurulmasını temin için Siyonizm’in gündemi olmuşsa..
Sonra, İsrail devletinin kuruluşunu ilan ederken Ben Grion:
“- Filistin’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da, Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır..”
Rotası çizmişse..

Türkiye GAP Projesi için kolları sıvadığında İsrail, mason locaları ve Yahudi lobilerini devreye sokup Dünya Bankası’na GAP için Türkiye’ye kredi verdirmemişse, yine İsrail aynı lobileri devreye sokup Avrupa Birliği’ne, “GAP’ın yönetimini AB’ye devret, bu yönetimde İsrail’in de söz hakkı olsun” kararları aldırmışsa..
Ve ABD/Siyon ittifakı aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkenin (sonradan 25’e çıktı) sınırlarını değiştirmek için Büyük Ortadoğu Projesi’ni devreye sokmuş, bu amaçla Afganistan ve Irak’ı işgal etmiş, İsrail’i Suriye’ye çullandırmış, ABD Dışişleri Bakanı Rice, “Artık sınırların değişme zamanı geldi” demişse..

Hatta.. Evangelist misyonerler Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye’yi mesken tutmuş, “Bir gün İsrail’le Türkiye savaşa tutuşursa biz inancımız gereği İsrail’in yanında yer alırız!” diye meydan okumaya, ayrıca İsrail, çeşitli organizasyonlarla GAP’tan toprak almaya başlamışsa, bizim yaptığımız Yahudi düşmanlığı değil, olsa olsa, “nefsi müdafaa” dır. Sen Siyonist İsrail ve destekçilerinin Türk milleti aleyhinde yaptığı bunca tecavüzü görmezden gelecek, tek derdi, her avuç toprağında yüzlerce şehit kanı olan şu mübarek vatanın bütünlüğü olan insanların, “Nedir bu Türk ve Türkiye aleyhtarlığı” demelerine, tutacak, “Yahudi düşmanlığı” damgası vuracaksın, eh pes yani...

Hayır kardeşim, biz kimsenin düşmanı değiliz..
Biz Müslüman’ız ve Yahudi asıllı peygamberler bizim de peygamberimizdir. Tahrif edilmemiş Tevrat bizim de Tevrat’ımızdır.
Derdimiz Yahudi ile değil Siyonizm’ledir..
Arz-ı Mev’ud’ladır, Arz-ı Mev’ud’çular ve onların yerli-yabancı işbirlikçileriyledir..
İsrail Savaş uçaklarının Tük topraklarını kendi toprakları gibi kullanması, benim Ay Yıldızlı semalarımda savaş eğitimi alması ve İsrail Hava Kuvvetleri’nin Türk Hava sahasını ihlal ederek bir komşu ülkeye saldırması ve bütün bu akıl almaz işler karşısında Türkiye’yi yönetenlerin üç maymunu oynamaları içime sinmemektedir..
Bütün bu işler Milli Mücadele’yle taban tabana zıt şeylerdir. Ve bütün bunlar Türkiye’nin bağımsızlığını bir hayli yitirdiğini göstermektedir.
Mesele bu kadar ciddi iken bize laiklik ve üniversitelerde başörtüsü masalları anlatanlara, son aylarda sık tekrarladığımız bir tepkimizi hatırlatmakla yetineceğiz:
“- Hayır, cambaza bakmayacağız!”

.(hasan demir, bugün, yeniçağ)

Sunday, September 23, 2007

Vejet Eryan

Eşe dosta taş olarak gitmesin, aman! Okurken kask kullanın!


Ermeni ismi gibi ha?

Bu "et yeme ot ye", "hayvanları kesmeyin, onlara acıyın" diyen ve bir de bu suretle ateist olduklarını söyleyip evrime inanan insanların aklından şüphe ediyorum.
Ulan eğer öyleyse mesele, gidip aslana kaplana da anlatsana! Onlar da yemesin!

aldatmadım

>>>o an ole istedi canim mecbur birakti yada ayrilmak istedim ayrilmadi bende ufak kacamaklar yaptım orenincede bitti nihayet ole cok buyutcek bisi diil sen hic aldatmadinmi birini??

Çözüm anahtarı "İman sınavı -1-" için

Önce hatırlayalım bakalım;

http://www.herackles.com/2007/09/iman-snav-1.html

,
Şimdi de öğrenelim (Elmalılı Tefsiri);


"Ey iman edenler! Size izin verilmedikçe peygamberin evine girmeyin..." Ümmetin Peygamber ile ilgili durumu iki şekildedir: Birisi Peygamberle başbaşa olduğu durumdur. O zaman vacip olan onun rahatsız etmemektir.

İşte bu sûrenin 53. âyeti olan "Ey iman edenler! Peygamberin evlerine yemeğe çağrılmaksızın vakitli-vakitsiz girmeyin" emri ile bu, beyan buyuruluyor. İkincisi ise Peygamber (s.a.v.) insanların arasında bulunduğu esnadadır. O zaman vacip olan da ona hürmet göstermektir.

Yine bu sûrenin 56. âyeti" olan "Ey iman edenler! Siz de ona salat ve selam getirin" ayetiyle de bu beyan buyruluyor. Nur Sûresi'nde de "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selam vermeden girmeyin." (Nur, 24/27) buyurulmuş, kendi evlerinizden başka evlere sahiplerinden izin almaksızın girmeyiniz diye yasaklama getirilmişti. Bu hüküm genel nitelikli olduğu için, elbette Peygamberin evlerini dahi kapsıyordu. Fakat "Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/6) buyurulmakla, Peygamberin müminlere canlarından daha ileri ve hanımlarının onların anneleri olması, müminlerin Resulullahı'ın evine kendi evleri gibi izin almaksızın girebilmelerine caizlik verecek zannedilebilirdi.

İşte bu ayet hem böyle bir zanna yer olmadığını anlatıyor, hem bu vesileyle Resulullah'ın eşlerine "hicab"ı (tesettürü) emrediyor, hem de müminlerin anneleri olmalarının mânâsını açıklıyor. Âyetten anlaşıldığına ve İbnü Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, birtakım kimselere zaman zaman Resulullah'ın evinde yemek yediriliyordu.

Bunlar bazen, yemekten önce yetişinceye kadar bekliyorlar, yemekten sonra da hemen çıkıp gitmiyorlar, Resulullah (s.a.v.) sıkılıyordu, bu ayet nazil oldu. Hz. Zeyneb ile evlendiği zaman yapılan düğün yemeğinde nazil olduğu da Buharî, Tirmizî ve başka kitaplarda Hz. Enes'ten rivayet olunmuştur. Sizin için yemeğe izin verilmedikçe, denilmeyip denilmesi, izin kelimesinin içine davet manasını da yüklemek içindir. Beydâvî'nin ifadesine göre bu mânâ yüklemenin sebebi de, izin verilse bile yemeğe çağrılmadan varmanın güzel olmayacağına işaret etmek içindir. Yemek zamanına bakmaksızın veya yemeğin olmasını gözetmeksizin veya gözetmemek üzere girmeyin.

İNÂ, bir şeyin zamanı gelip çatmak, yahut bir şey kemaline erip yetişmek mânâlarına gelir. Burada ikisiyle de tefsir edilmiştir. Bu "bakmaksızın" kaydı "Girmeyiniz" fiilinin fâilinden haldir. Yani zamanı gözetmemeniz, beklememeniz üzere, size yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman da girin. Zamanından önce de olsa girin. Fakat yemeği yediğiniz zaman da hemen dağılın. Hiç durmayın. Söz dinlemek veya sohbet etmek üzere izin verilmedikçe girmeyin. Bu da üzerine atfedilmiştir.

Bizim anlayışımıza göre, bu kaydın yararı, yemekten başka maksatlar için de izinsiz girmenin yasaklığını genellemektir. Çünkü o izinsiz, zamansız giriş ve duruş Peygambere eziyet veriyordu. Evini daraltıyor, ev halkını sıkıyordu; fakat sizden utanıyor, girmeyin çıkın demekten sıkılıyordu. Halbuki Allah gerçeği söylemekten çekinmez, sıkılmaz. Yani Nûr Sûresi âyeti gereği, başkasının evine izinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranları çıkarılması bir haktır. O halde Allah'ın söylediği gibi söylemekten sıkılmamak gerekir. Şayet size "Geri dönün' denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temizdir." (Nûr, 24/28) İzin ile girdiğinizde de kadınlara bir meta, gerekli bir şey soracağınız veya isteyeceğiniz zaman artık onlara bir "hicab", yani görülmelerine engel bir perde, bir siper arkasından sorun.

Bundan böyle "harem", farz kılınmışıtır ki, o zamana kadar Araplar da adet değildi. Öyle yapmanız, izinsiz girmemek, çabuk dağılmak, hareme soracağınızı perde arkasından sormak hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha fazla temizliktir. Şeytanî düşüncelerden, vesveselerden uzaklaşırsanız, hem kadınların, hem erkeklerin iffet ve ismet hisleri daha fazla yükselir, edeb, nezihlik, takva, hürmet gösterme artar.

Hem Resulullah'ı üzmeniz, incitmeniz sizin için doğru ve caiz olamaz. Ona hak ve yetkiniz olmadığı gibi, size yaraşmaz ve hakkınızda iyi olmaz. Onun için onu incitmesi düşünülen durumların ve hareketlerin hepsinden sakınmalı hiçbirini caiz görmemelisiniz. Onun arkasından, yani vefatından sonra hanımlarını nikahlamanız asla olamaz. İşte onların müminlerin anneleri olmalarının asıl mânâsı budur. Öz anneler gibi nikahlarının ebediyen caiz olmamasıdır.

Çünkü o günah, Peygamberi üzmek, buna dahil olmak üzere o vefat ettikten sonra hanımları ile nikahlanmak günahı Allah katında çok büyük bulunuyor. Peygambere kasten eziyet etmek inkâr olduğu gibi, hanımları ile nikahlanmayı, helal saymak da öyledir. Resulullah, vefatında da Allah katında öyle muazzam ve öyle saygı gösterilmesi vacip olandır.

Saturday, September 22, 2007

Tayyip'in cebi

"Erdoğan, 580 bin YTL daha ekledi banka hesabı 1.8 milyon YTL oldu" (hurriyet)

Allah belanı versin Tayyip Erdoğan
-Amin
Senin de, çoluğunun çocuğunun da (ki bu vurdumduymazlığa sessiz kalıyorlar), hanımın da Allah belasını versin!
-Amin

Bunlar benim içten dualarımdır. Bu kadar ahlaksız, bu kadar haysiyetsiz, bu kadar şerefsiz olunmaz!
Milletin kıçında don yokken senin bu kadar paran nereden geliyor be Allah'ın belası! Senin o sümüklü oğlun nasıl Harvard'da okuyor, nasıl dünya bankasında çalışıyor da vatandaşlıktan atılmıyor askerliğini yapmadığı halde! Sanki biz o yollardan geçmedik, o okulların nasıl adam aldığını bilmiyoruz. Senin o sümüklü veledin imam hatipten çıkınca değil Harvard, kıçımın kenarını okuyamazdı!

Ne iğrenç heriflersiniz ulan!

Ama ben hala güvenmiyorum bu "salak" halka. Hani diyorum, bir anlatma fırsatım olsa anlarlar; o kadar da "salak" olamazlar. O yüzden beklemedeyim. Yoksa bu millete bunun beteri de olsun, bu salak heriflere...

Friday, September 21, 2007

İman sınavı -1-

Ey inananlar! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nuneşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir. (Ahzab 53)


-Ne iş?

Wednesday, September 19, 2007

Peygamber sevgisi yok peki Allah?

Başlık kışkırtıcı değil mi?

Bende peygamber sevgisi yok. Yok işte, Allah da biliyor ya. Yani peygamberim, başımın üstünde yeri var ama sevgi kısmını içselleştiremedim.

Sonra Allah sevgisi var mı diye düşündüm.

-Dondurmayı seviyorum.
-Annemi çok ama çok seviyorum
-Baharı seviyorum
-Kitap okumayı seviyorum
-Bebeklere bayılıyorum
-Yaşlıları seviyorum

Ben, Allah'ın sureti o kadar çok şeyi seviyormuşum; o kadar çok şeye aşıkmışım ki!
Ve Allah o kadar büyük ki, ben ancak onun suretlerini sevebilecek düzeydeyim şu anda.

indiren indirsin

Meşgulüm.. linkleri süsleyemeyeceğim

isteyen indirsin, kani karaca'dan dinlesin


http://www.dosya.cc/03-merhababahri.mp3.html

http://www.dosya.cc/04-mira_bahri.mp3.html

http://www.dosya.cc/01-tevhidbahri.mp3.html

http://www.dosya.cc/02-vel_detbahri.mp3.html


yeni geldi, paylaşayım dedim...

Monday, September 17, 2007

Ertuğrul Özkök Gerçekten Aptal!

Artık canıma tak etti ve kendisi için bir "tag" açtım. Gavurcasının tercümesi etiket imiş.Sanki bu Türkçe de... Neyse, artık sağ taraftan bir "tık tık" ile bu adamın soytarılıklarını okuyabilirsiniz!

Efendim, bugün ne yazmış;

Kafamdaki kıvılcım, geçen hafta Milliyet Gazetesi’nde çıkan bir yazı ile çaktı.
Şehirlerarası otobüslerde bazı kişiler "namaz molası" istemeye başlamış.

Şimdi bazıları çıkıp şunu söylüyor:
"Canım birkaç kişi bunu yapmış ne olur?"

Sosyolog yanım, bu gerekçeye hiç ama hiç güvenmiyor.

Bütün Türkiye’den bunu yapan tek kişi bile olsa, bütün toplumu din taassubuna sokacak bir tehlike mevcuttur demektir.


Öncelikle içimden geldiği gibi bir küfredeyim;
- Senin sosyolog yanına sıçayım ben! Bana okuduğun sosyoloji kitaplarını bir söylesene? Hayatında sosyal psikolojiden ne anlamışsın? Saha taraması nedir bilir misin? At atabildiğin kadar, yersek!

Bu anlattığı şey neredeyse tam 20 senedir olur o hatlarda. İnsanlar namaz için rica eder, ve birçok kez de otobüs durur. Hele Bingöl hattı...

- Ertuğrulcum, artık uyan da milletin arasına karış! Öyle şarap tatmakla ülke meseleleri hakkında düşünülmüyor. Hele ki senin gibi ucuz parka solcularından dönme tatlı su liberalleri, bu işi eline yüzüne bulaştırıyor!

bugun aptalları yazayım

Sıkılınca orayı burayı okurum.Gözüme ilişen aptallar şunlar;

- Yemek tarifleri veren aynı kişi değil de, aynı yemek tarifini defalarca veren onlarca kişi ve onların, o bir ton aynı yemek tarifini merak eden insanlar

-Yemek tariflerine bırakılan 100 mesajın 99'unun "Ay hayatım çok leziz, yedik şiştik; Allah da seni şişirsin" diye mesaj atıldığını görüp de 101. mesajı atan!

- Kadın blog yazarlarının (özellikle bacak, kalça, göğüs vb. kısımlarının kamu tarafından seçilebildiği) yazılarına "yaa öyle", "ya ben de aynı durumdayım", "dünya boktan şekerim" vb. saçma cevaplar tutturup libidosunu her daim hissettirmeye çalışan homo sapiensler.

- Gazete haberlerine "Sizi kınıyorum Sn. X, .... Ahmet Konurcan" diye iddiali yorum bırakıp bir de ismini ekleyenler.

- Gazete haberlerinde yorumlara yorum bırakıp "helal olsun Bay X, size katılıyorum" diyenler.

- Gazete haberlerindeki "TR'de şu oldu" haberlerine; "AB'de olmaz bu işler, anca bizim gibi ülkelerde" ya da "Hangi batı ülkeside oluyor kardeşim" diyen yerli malı Mallar!

- İsmi Ertuğrul Özkök olup da Hürriyet'te köşe yazarlığı yapanlar!!!!

vb!

Gaykedi Ebe-Sobe Etmişti Galiba

Biraz geç oldu ama kusura bakmasın artık.
Bir ebeleme oyunu vardı da ben ebelenmiş miydim, yoksa "beyaz" yalan falan mı sorulmuştu.Bilmiyorum artık ama ben beyaz yalan anlatacağım bugun.

Söylerim efendim. Çatır çatır söylerim.

Babam;
-Oğlum bu kaça dediğinde, verilecek cevabın arkasına sohbet eklenmesin diye 100'se 10 derim.
-Annem üzülmesin diyen, ona aldığım şeyi sorup da "çoktur bu çoktur bu" dediğinde; "vallahi 100 değil 10 lira" derim.
-Bulunduğum ortamda bayılacak kadar sıkılırsam, nezaketen akşamı getirmem gerekiyorsa getirir ve "benim işim var, gideyim..." der ayrılırım ki daha yeni yaptım!

İşte böyle....

Not: Farkettiniz mi bilmiyorum ama harika "dilbilgisi hataları" yapıyorum ve sallamıyorum. Düzensiz yüklem kullanımları, devrik cümleler, dolaysız tümleçler, noktalama eksikleri, anlm kaymaları.... Ne güzelmiş(!) yahu özgürlük!

Sunday, September 16, 2007

Pazar Neşesi

..."Türkiye bu kafayla olimpiyat molimpiyat yapamaz, üstelik bir sürü katakulli var o işlerde, devamlı para toplanıyor, saçma sapan harcanıyor, kimin cebine gidiyor" diye yazdım.

Yöneticileri spor basınından olan Milli Olimpiyat Komitesi, "fair play ödülü"nü kime verdi biliyor musunuz?

Bana.

.
(Yilmaz Özdil, bugun)

Saturday, September 15, 2007

Friday, September 14, 2007

Öğlen Namazı

-) Öğlen namazının rekatları nasıldı?

--) 4 - 4 - 2

-) Milli Takım gibi yani...

Thursday, September 13, 2007

korelasyon

"Güzel bir kız arkadaş buldum, aptal çıktı; aptal bir kız arkadaş buldum, güzel çıktı."

-Hımm...

Wednesday, September 12, 2007

Yüksekova vikipedia'da nasıl tanıtılmış?

"...yüksekova'nın ekonomik gelişimi ırak savaşı ve kış şartları yüzünden iyice yavaşlamışır ancak;şuan günümüzde ilçemizde 2 alış-veriş merkezi (ovam alışveriş merkezi,avantaj alışveriş merkezi) 2 hiper market (seçpaş, makmar) bulunmaktadır.ilçe halkı gittikçe zenginleşmektedir.işte yüksekova bu statüsüyle hakkari'yi 2 ye katlar ama hala şuan ilçe durumundadır."

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCksekova%2C_Hakkari)

Sayfanın ingilizcesi, belli ki kürtçü birileri tarafından doldurulmuş. Ancak Türkçe kısmını affetmemiş vatanadaşım :)

Tuesday, September 11, 2007

Tescilli Aptal; Ertuğrul Özkök!

Bu sefer fena yakaladım seni Özkök! Ya itiraf edeceksin ki sen bir aptalsın, ya da diyeceksin ki "ben kötü niyetli ve AKP yardakçısı bir adamım". Bunun başka açıklaması yoktur. Hele senin gibiler için bulanık mantık kaideleri bile işlemez!

Ne yazmış bizim Özkök bugun;

22 Temmuz’da AKP’ye oy veren insanların küçümsenmeyecek bir bölümü, bundan önceki seçimlerde acaba kime oy vermişti?
Bu seçmen 1950’de vardı.
Demokrat Parti’ye, yani Adnan Menderes’e oy verdi.

1960’lı yıllarda vardı.
Bu defa Adalet Partisi’ne ve Süleyman Demirel’e verdi.

1970’li yıllara baktığımda ise Cumhuriyet Halk Partisi ve Bülent Ecevit’e verdiğini görüyorum.

12 Eylül’den sonra askerlerin anayasasına yüzde 92 oy verdi.

1980’li yıllarda ANAP ve Turgut Özal’a yöneldi.

1990’lı yıllarda ise birinde Ecevit ve DSP’sine, ötekinde Bahçeli ve MHP’sine.

Bu siyasetçileri yan yana koyduğunuzda ortak bir özellik buluyor musunuz?
Allah aşkına, onlara oy veren insanlar da aynı değil miydi?
Yoksa, bilgisayarınızın arka ekranında gizli bir halk vardı da, şimdi ortaya çıkıp "İkinci Cumhuriyet" mi istediler?

* * *
Bırakın artık bu sinir bozucu zafer çığlıklarını.
İnsanlar AKP’ye ne ideolojik, ne İkinci Cumhuriyet palavraları, ne de laikliğin yeni yorumu için oy verdiler.
Oy vermelerinin tek nedeni vardı:

Tayyip Erdoğan’ın başarısı...

Haaaa, demek öyle! Bu insanlar aynı insanlar...
Peki o zaman, gel seninle TÜİK'in demografi istatistiklerine bir bakalım. Ne dersin?



Ne yazıyor burada?
Türkiye'nin yeni seçmenleri 1960-1980 arası neredeyse eskilerden daha fazla. Peki bu oran 1980 sonrası ne durumda? Tabi bu istatistiklere bakarken bir de genç seçmenlerin % kaçlık bir oranda seçime katıldıklarına bakmak lazım. (Bu da sana ev ödevi olsun)

Neymiş yani? Yıllardır ekilen tohumlar biçiliyormuş şimdi.
Pek sen bunu anlayamayacak kadar aptal mısın? Haydi, ne olur itiraf et. Ben aptalım de; de ki ben de senin en azından "dürüst" bir aptal olduğuna inanayım.

Not: Siyaset tarihiyle ilgilenenler için hoş bir -pdf formatında- yazı

Monday, September 10, 2007

Blog Yazarları

Aklıma gelenler hakkında, aklıma gelenler...

Goddes Artemis; Mesela sabahın bu saatinde bir japonca eser dinlemek için gittiğim bir blogtur.
Gaykedi; Eskiden günlük okurdum, şimdi toptan okuyorum.
izlenimler; Fethi beyi tanımadığım için sevgi de besleyemiyorum ama son yazısına vuruldum! Sizin hakkınızda düşündüğüm bazı şeylerden dolayı özür dilemem lazım.
jazzrail; Neşeli bir şey olmuş.
mtlda.com; artık yazmıyor galiba. Yazılarını okumam çoğunlukla ama kendisi ile sohbet ederim.
ekonomiturk; arada bakarım.
iktisatca; bakarım, feyz alırım.
aydinonat; feyz alırım ama doymam.
derinsular; büyük emek var ama katılmıyorum fikirlerine.
bliyaal; derinleştikçe derinleşmiş, vay be...

unuttuklarım kimler? yaşlandık tabi... şimdi gezdiklerimi sıraladım şöyle. Özel bir torpil, duygu, düşünce yoktur. Ha, belki Gaykedi'yi biraz kayırıyor olabilirim ama o kadar kusur kadı kızında da olur canım :)

Babacan ve yeni görevi

.
(Biz bir de bu Almanlarla 1.Dünya Savaş'ına girmiştik...)

-) Ülkemizdeki seçmenlerin %47'si onursuzdur! Nereden mi biliyorum? Çünkü kendilerini temsil edenlerin, kendileri adına onurlarını çiğnemesine sessiz kalmaktadırlar.

Hatırlar mısınız? Bak-an Babacan Kopenhag Havaalanında bekletilmiş, VIP'den alınmamış ve bir minibüs'ün içerisinde pozlar vermişti gazetecilere. (http://arsiv.sabah.com.tr/2006/11/16/siy114.html)

Ne demektir bu?

Diplomatik açıdan bir küçük düşürme ve alçak görme belirtisidir. Muhattap ülkenin bakanını kendi bakanına eşdeğer görmemektir.
Biraz dah açayım;
-Danimarka vatandaşları VİZESİZ girerken benim ülkeme, senin bakanın kapıda bekletmektedir.

Peki Bak-an Babacan ne yapmıştır?
Bekleyip ülkeye giriş yapmıştır.

Peki aynı dönemde, Washington'da aranmak istenen üst düzey bir komutan ne yapmıştır?
Aranmayı reddetmiş ve oteline geri dönmüştür. Bunun üzeri ABD'li yetkili kendisini otelinde ziyaret etmiştir.

Dış politika için böyle bir anlayış gereklidir... Lakin benim ülkem onursuzların çoğunlukta olduğu bir seçmen kitlesine sahiptir. Üzüntü vericidir çünkü ben de bu insanlarla aynı havayı solumak zorundayım!

Bu arada, Bak-an Babacanın 60. hükümetteki görevi neydi?
- T.C. Dış İşleri Bakanı Sn. Ali Babacan'ın özgeçmişi

Özgeçmişini okuduktan sonra bir miktar üzüldüm ve acıdım. Hatta "Ali Babacan'a Dış İlişkiler Dersi" kampanyası başlatarak bir miktar para toplamayı düşündüm. Siyasal'dan birkaç ders alıversin, yazıktır! Hem evine de yakın... Gidiverir Sn.Bak-an her sabah!


Bu arada;
Dışişleri dersi almak isteyenlere Sn.Kâmran İnan'dan kısa bir video. Özellikle 03:50'de anlattığı anısına dikkat ediniz!


Saturday, September 8, 2007

Hayvan Herif!

Biraz once geldim gece kulubunden. Ve sagolsun beraber gittigim adamin tam bir okuz oldugunu hem de tescilli bir okuz oldugunu gordum.

Litvanyali bir kiz benimle sohbet ediyor 2 gun once. Ve ben kendisini benim bu hayvan arkadasimla tanistirip basbasa birakiyor onun diger arkadaslari ile havadan sudan sohbet ediyorum.Sonra bu hayvan bir gece kulubune ismimizi yazdiriyor ve bugun eglenmeye gidiyoruz.

Kiz sonradan geliyor ve biraz da alkollu. Benimle dans etmek istiyor ve bu arada bana "Bu cocugu taniyorum ama adini bile bilmiyorum. Bir baksana dogru mu kaydetmisim?" diyor ve adamin adini herackles`in arkadasi X diye kaydettigini goruyorum. Sonra da ona telefonumu vermek istiyorum ama o bana "sen benimkini al" diyor. Tam ben onun telefonunu alirken su sozleri duyuyorum arkadan;

-Herackles ayip oluyor!
--Ne ayibi hocam?
-Bu kizi alirsin ama baska bir .ik alamazsin. Seni mekanlara sokarim burda, daha bir suru yer var. Ama bu kizi alirsin bugun sonra bir halt edemezsin, bil bunu!
-- Hocam ne diyorsunuz. Ayip ediyorsunuz ama (Bakin hala sakinim!)
-Ben bilmem. Sen ne istersen yap. Erkek arkadasi degilim bir sey degilim...

Iste bir hayvanin anatomisi.
Tabi aklima ve agzima gelen "Ulan it herif, ulan kopek; bugune kadar sen mi beni milletle tanistirdin burada! Beni mekana sokacak adam misin sen! Senin sulalenin gitmedigi yerlere giderken ben, yanimda sen mi vardin kavat!" vb. laflari soyleyemedim! Ne halt etmeye beni boyle egittiyse ailem!

Soyle bir de "Hasssssiktir ordan!" cekip giderdim mekandan ya, ne guzel olurdu!

Haaaa, ama ben sonra ne yaptim? Kiza sordum "Do you like X"
Cevap: "It is not that I like him, I just miss my boyfirend very much... miss his touches and kisses.So it has nothing to do with X personally. Sadly :( "

Saniyor ki yavrum, benim X bundan hoslaniyor.
Yahu herif, gordugum en buyuk sapiklardan birisi cikti yahu! Hos, biraz biliyordum ama eglencesine aliyordum isi.Ne zaman ki adam beni de kendi familyasindan gordu bugun, migdemi bulandirdi.
Diger taraftan, boyle bir kizin cerezi olacak kadar karaktersiz bir adam miyim ben!

Ulan X! Atalarimiz ne guzel soylemis senin gibiler icin;

Tahsil cehaleti almis, eseklik baki kalmis!

.

Friday, September 7, 2007

inançsızlık

"Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum!"

İnsan Pazarındaki Dalgalanmalar

Daha önce de (hani çoook önce yazardım ya ben) yazmıştım üzerinde. Online insan pazarları.
Ben sadece kızlara bakarım ama herhalde kızlar da erkeklere bakıyordur.

Bu pazarların şu ara en işleklerinden bir tanesi myspace.com. Ben de üyesiyim "man seeking girl" şeklinde de bir taleple sitede bulunuyorum. Bir adet fotom var. Sevdiğim müzikler; Murat Çobanoğlu, Keskinli Hacı Taşan, Ramazan Güngör, Neşet Ertaş ve Stephan Micus.

Ara ara ülkeleri geziyorum. Hele ki gidip gördüğüm, bir miktar yaşadığım ülkelerin kızlarının fotoğraflarına bakmak daha bir hoşuma gidiyor. Genelde "parti" fotoğrafları olduğu için gerçekle objektif arasındaki farkı anlamama yardımcı oluyorlar.

Bunlar bir yana, bir de kavramsal olarak ilgiliyim bu sayfalarla. Bence önemli bir yeri var.
Bir kere pazardan elma alır gibi seçiyorsun. Ha; elleyemiyorsun, pazarcının arada bir önerdiği gibi tadına da bakamıyorsun insan oldukları için ama bunun dışında her şey mevcut.

Önce yaşını seçiyorsun. Sonra fotoğraftan karakter tahliline giriyorsun. Eğer yabancı ise orta halli bir tarzancada buluşuyorsunuz zaten, ki o zaman içeriğe de gerek olmuyor; amaç-araç ilişkisi...
Yaşını seçip, fotolara bakmışsan ve de şanslıysan bir de uzunca bir tanıtım yazısı okuyorsun; ooooh! Daha ne olsun! Harika bir pazar, seç seç al! Sarışın sarmadı mı; hemen ülkeyi değiştir Arabistan, İran yap... Yok dilini mi sevmedin; hemen bir tık ile İtalya - İspanya... Bu da çok mu esmer; bir tıklamayla hoooop Rusya'dasın!

Ne güzel değil mi? Bir tıklıyorsun TBMM Tv, iki tıklıyorsun myspace...

Thursday, September 6, 2007

sebep

Aldığım şeyi almayı bıraktım. Almamın etkisini biliyorum ama almamamın etkisini şimdi göreceğim.
Dün dışardaydım. Ondan önceki gün içerde.Bir dışarda, bir içerdeyim.

Siyaset yazıyordum eskiden. Şimdi gazeteleri bile okuyamıyorum. Gittikçe basitleşiyor.Köşe yalarları desen hep aynı zaten. Beyinsizlik hat safyada...

İnsanlarımın genel olarak çıkarcı ve olduğunu bilmek beni üzüyor. Diğerlerinden daha yardımsever ve karşılıksız ama çok cahil! Ne beladır bu cehlet. Ne yapsak? Birkaç milyonu öldürüp birkaç milyonu da ülkeden atsak... Atılan diğr ülkelerde sorun çıkartırken, ölenler de cehennemin kotasını doldursa. Belki biz de cennete gireriz böylece?...

Tuesday, September 4, 2007

bazan Vs. bazen

Bazen içimden; "Hassssiktir ordan!" demek geliyor. Hem de "s" harfine basa basa.
Anam da olsa, babam da olsa ve hatta haşa Allah olsa şu lafı söylemek istiyorum gönlümden geldiğince; boğazda vapurların arkasındaki sadakaya uçan martı kifayetsizliği ile.Ama diyemiyorum.

Ahlak; sen yok musun!

Sunday, September 2, 2007

..

İlim öğrenmek için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.
Tirmizi, İlim 2, (2649)

Saturday, September 1, 2007

Koyun Can Derdinde; Ergun, Park Istinye`de

Biz selam, hitap tartışırken Türkiye yoluna devam ediyor.

Önceki gün Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun'un davetlisi olarak İstinye Park Alışveriş Merkezi'ni dolaştım.
12 Eylül'de açılışı yapılacak çarşıyı tamamlamak için hummalı bir faaliyet yürütülüyordu.

Ancak asıl önemi, İstanbul'un kültürün yanı sıra alışveriş merkezi olmasıyla da ilgili.
New York, Roma, Milano, Paris gibi kentlerde birbirinden lüks ve çarpıcı mağazalar var.

Prada, İstinye Park'ta 300-500 metrekare değil, 1000-1200 metrekarelik bir mağaza açıyor.
Gucci, Louis Vuitton, Prada, Boss, Celine gibi dünya markaları İstinye Park'ta bir araya geliyor.
Yatırımcılar, bölgede trafiği rahatlatmak için ciddi para harcayarak tüneller yaptırıyor, yolları genişletiyor, alternatif yol inşaatlarına destek veriyor.

Türkiye turizmden para kazanacaksa, İstanbul'a paralı turist çekerek başaracak bu işi.Hakkasan'dan Spice Market'e kadar bilinen restoranlar İstanbul'da şube açtıkça, W gibi otel zincirleri geldikçe, dünyanın en ünlü markalarını bir araya getiren alışveriş merkezleri çoğaldıkça, kamu ve özel müzelerinin sayısı arttıkça bunu daha rahat başaracak.Ülkeye biraz da bu yönden bakmakta yarar var.
(Ergun Babahan, 1.9.2007, sabah)

.

Hasbinallah!!!!
Yillik turizm gelirlerimiz ile yillik borc faiz odemelerimizi ve Istanbul`daki trafik sorunu yuzunden meydana gelen enerji israfinin maddi degerlerini bir zahmet hesaplasana Erguuuuun!

Ondan sonra bunlari kosende yazip da gazeteciligi biraksana Erguuuuuuun!

Bu kadar da ahlaksizlik olmaz ki kardesim! Cocuk mu kandiriyorsun be utanmaz herif! Senin turizm dedigin sey faiz odemesi ile yabanci turiste ulkeyi satmaktir. Ama senin kafan bunu da almaz, gel sana anlatayim;

Sen borc alirsin; borc ustune borc... Sonra bunlarin faizleri birikir. Faiz odemek icin elma-armut uretir karsiliginda matbaa baskisi gicir gicir dolar alirsin. Sonra gider, adama bu dolarlari faiz olarak geri verirsin. Karsidaki adam da gelir, Istanbul Bogazi`nin guzelligini "VIZE ALMADAN" tuketir ve biraktigi paralari bir sonraki sene tekrar faiz olarak geri alir.

Peki senin elinde ne kalmistir?

-Kavak yelleri, Eguuuuuuun!

Kurt Sorununa Yeni Cozum: Ahmet Turk

Ironik degil mi? Ahmet Turk, Kurt sorunu olarak adlandirdigi olayin tarafi...
Allah mi desek?

"DTP milletvekili Ahmet Türk, hükümet programını eleştirerek, 'İstanbul, Bursa, Adana'da kişi başına milli gelir 10 bin dolar, Şırnak, Hakkari, Siirt ve Bitlis'te 350 dolar. Gelir dağılımının düzelmesi için özel kalkınma programlarının hazırlanması ve ek bir bütçenin geri kalmış bölgelere aktarılması gerekir' dedi" (www.ozgurgundem.net)

O zaman soralim sevgili Ahmet Turk`e;
Bu zaman kadar yakilan, yikilan okul, hastahane, devlet dairesi, yol, adliye, sivil ve askeri binalar, hayvan ve en onemlisi EGITIMLI insan sayisi nedir? PKK`nin bu katliam ve yok etme politikasi degil midir bu gunlerdeki fakirligin sorumlusu? Harran`i bu hale getiren Israil ile isbirligi yapan PKK degil midir?

Peki ya Baydemir denilen kavat degil midir 6 ay once 150.000YTL ile yeni acilmis bir parka heykel koydurup halk toplantilarinda "Belediye`de is yok, bizi bu hale getirenler utansin" diyen!..

Biraz durust olun be kardesim! Efendilik, edep ve haya derdim bile degil su anda. Durust olmaniz kafi!

.