Friday, August 1, 2008

Genel Egitim Uzerine Bir Shobet -1-

Okan Yuksek ile, bilmeyenler icin kendisinin bir blog yazari oldugunu ve surada yayin yaptigini belirteyim, kisa bir fikir teatisine girdik. Yazidan daha uzun yorum bolumuyle, bence keyifli bir sohbet oldu. Bu tarz konularda yazmayan ama yazmadigi icin de bazi dostlarin elestirilerini alan birisi olarak bu firsati degerlendireyim istedim. Ilk bolumunu, onun yazisi ile birlikte veriyorum:

Kalkınmak İçin Genel Eğitim Şart DEĞİL!

Daha öncesinde de yazmıştım (Kitle Eğitimi? Özel Yetenek Eğitimi?) ve sormuştum okurlarıma "Kitle eğitimi mi, özel yetenek eğitimi mi?" diye.. Bugün hala harahetle süren Prof. Erol Güngör araştırmam sırasında öyle bir paragraf okudum ki, tarifsiz bir mutluluk yaşadım. Düşüncemin, bundan yıllar öncesinde bir bilim adamımız tarafından, hem de entelektüel bir bilim adamımız tarafından savunulduğunu görmek bana büyük bir özgüven verdi. Neydi benim ana fikrim? Diyordum ki, "Alt ve orta zeka grubundan geriye kalan üst zeka grubunun üyeleri, yani ülkemin eli adam gibi iş tutar bireyleri ise çeşitli şekillerde seçilmeli ve özel eğitimlere tabii tutulmalılar. Bu insanlar ihtisaslaştırılmalı ve ihtisaslaştıkları konuda en iyi kılınmalıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti, kurulacak böylesine özel bir okuldan her yıl 1000 mezun alsa, misyonuna çok daha yakın ve çok daha iyi bir vizyonda olacaktır." Prof. Erol Gügör de böyle düşünüyor olacak ki şunları yazmış: "Halbuki genel eğitim kalkınmanın sebebi değil, neticesidir. Kalkınmayı yapacak olanlar ise, memleketin problemleri üzerine düşünmeye ve çözüm bulmaya elverişli kalitede aydınlardır. 'Birinci sınıf' insanlardır. Zaten kalkınmamış, geri kalmış bir ülke, kendi problemlerinin neler olduğunu ve bunlara nasıl çare bulunabileceğini bilmeyen bir ülke demektir."

İşte şimdi bizim ihtiyacımız olan bu "birinci sınıf" insanları bulmak ve özel bir eğitimle yetiştirmektir. Aksi halde, genel eğitim aracılığıyla kalkınmak tatlı bir rüya olarak kalacaktır.. Türkiye gelişmekte olan ama bir türlü gelişemeyen ülkeler kategorisinden çıkmak istiyorsa, birinci sınıf insanları dümenine oturtmasını bilmelidir! (30.07.2008, O.Yuksel)


Herackles-Yorum 1:

Merhaba,

Sitenizi birkac defa ziyaret etmistim ama sanirim daha once yorum birakmamistim. Bu kisa yazinizda Prof.Gungor`un sizi destekledigini gosterdiginiz alintiniz sebebiyle onun -farkinda oldugunuzu umdugum- Ziya Gokalp ekolunden geldigini ve Turkculuk fikirlerinin etkisinde kalmis bir sosyal psikolog oldugunu hatirlatma ihtiyaci hissettim. Sosyal psikolog olusu da iktisadi bir mesele olan kalkinma konusunda belirleyici bir kaynak olmasinin mumkun olmadigini ya da biraz daha hafifletilmis sekliyle soyleyecek olursak, yeterli kaynak olmadigini gosterir sanirim. Zira Turkculuk akiminin etkisindeki birisinin "ustun insan" modeli benzerindeki goruslere sahip olmasini da tutarlilik olarak dusunebiliriz.

Yorumu biraz daha uzun tutarak su alintiya yer vereyim:

>>>"Bugüne kadar hiçbir zaman halka ve insan topluluklarına değer vermemiş; halkın görüşlerindense seçkin bireylerin görüşlerini önemsemiş birisi olarak, yine de bu zorukların aşılması gerektiğini düşünüyorum. Halkın alt ve orta zeka grubunun üyeleri belirli bir noktaya kadar eğitilmeliler. Bu yapılmalı çünkü bu dünyadaki en büyük tehlikeyi ortalama zeka seviyesindeki insan toplulukları yaratıyorlar. Bu kitleler endoktrine edilmeliler ki ilerde sorunlar yaratmasın ve ilerlemenin önündeki engel olmasınlar."

Simdi de yazinin basligini bir kere daha okuyalim: "Kalkinmak Icin Genel Egitim Sart DEGIL!"

Oncelikle kalkinma kavrami konusunda sIkIntilariniz oldugunu dusunuyorum. Cunku en baskin anlamiyla ekonomik bir terim olarak kullanilan kalkinmanin karsilastirma ogelerinden bir tanesi egitimdir. Dolayisi ile egitilmis bir toplum kalkinmanin itici kuvvetidir.

Alinti yaptigim fikrinizden yasadiginiz ulkedeki insanlari halk ve seckin bireyler 2`ye ayirdiginizi anliyoruz. Burada, ne yazik ki, bir kavram karmasasi daha goze carpiyor: halk ne demektir? Peki ya seckin bireyler kimlerdir, nerede yasarlar? Seckin olmanin kosullari, seckin olabilmenin kisitlari ve hatta varsa bunun ilkeleri nelerdir? Mesela kitle egitiminden yana olan birisi seckin degil midir?

Alintiladigim yerdeki bir diger ilginc nokta da halki alt, orta ve ust zeka grubuna ayirmis olmaniza ragmen seckinleri bu gibi bir kiyaslamanin disinda tutmaniz ki bu da seckinleri dogrudan ust zeka grubunda gordugunuz anlamina gelir. Burada da ucuncu bir kavram karmasasi ve bilgi eksikligi ortaya cikiyor: zeka nedir? Zeka gelistirilebilir mi? Zeki dedigimiz insanlari belirleyen sey onlarin IQ seviyeleri midir? Peki oyleyse hangi IQ testini ciddiye almaliyiz? Seckin olan insanlarin IQ seviyeleri "normal halktan" ne kadar yuksektir? (Hatta; IQ degilse hangi kritere gore, kimler zeki sayilabilir?)

Sanirim yogun bilgi eksikligi ve kavram karmasalarinin uzerine bir de bazi seyleri ogrenme isteginiz -ki ne mutlu size- eklenince ortalik savas alanina donmus. Umudum; bu, belki de provokatif yazi sayesinde daha derin arastirmalara yonelmeniz.

Saygi ve sevgi ile...


Okan Yuksel-Cevap 1:
@herackles; öncelikle böylesine uzun bir yorum için teşekkür ederim. Sanırım yazımdan bile uzun olmuş :) Okuyunca, cevaplama gereği hissettim.

Prof. Erol Güngör'ün Ziya Gökalp ekolüne yönelttiği birçok ciddi eleştiri olmasına rağmen o ekole ait sayıldığının farkındayım. Ki bence de öyledir kendisi. Yalnız bu ırkçılık ya da faşistlikten çok farklıdır. Güngör, kimlik noktasında dili yeterli görmektedir, Türkçe onun için bütünleştirici bir kimliktir.

Yazımda "1. sınıf" insan terimi hoş kaçmamış olabilir, o sebepten bundan böyle "aydın" terimini kullanacağım çünkü ben her ikisinin aynı anlama geldiği kanaatindeyim. Yazımın yorumunuza kattığınız bölümünde şunları yazmışım "Bugüne kadar hiçbir zaman halka ve insan topluluklarına değer vermemiş, halkın görüşlerindense seçkin bireylerin görüşlerini önemsemiş birisi olarak.." Şu an hala bu sözlerimin arkasındayım. Bu noktada Elif Şafak'ın Baba ve Piç'inde geçen şu satırlar ne demek istediğimi çok güzel özetliyor aslında: "İnsanların ezici çoğunluğu asla düşünmez, düşünenler asla ezici çoğunluk olmaz. Ayrımı gör! Tarafını seç!"

Kalkınma noktasında, kalkınmanın iktisadi bir terim olduğunun farkındayım; iktsiat dersleri alıyorum. Kalkınmanın karşılarşırma ögeleri arasında eğitim olması, genel kabul görmüş bir gerçek. Yalnız burada asıl tartışılması gerken nokta eğitimin sizin dediğiniz gibi kalkınmanın nedeni mi, yoksa Prof. Erol Güngör'ün dediği gibi sonucu mu olduğudur. Bu noktada bir karara varılırsa tartışma işlerlik kazanabilir.

İnsanlarımı halk ve seçkin bireyler olarak ikiye ayırdığım bir bakıma doğru olabilir. Yalnız anladığım kadarıyle bu ayrımı size tam olarak yansıtamamışım. Yani seçkin bireyler olarak nitelendirdiğim aydın insanlar zaten halkın içindeler. Ben de siz de ya da sokakta gördüğünüz on binlerce insan da halk. Bu noktada halk bir evrensel küme ise aydınlar bu evrensel küme içerisinde bir alt kümeyi oluşturuyorlar. Yani aynı zamanda halkın içindeler.

Seçkin olan kim demişsiniz. Örnek vereyim, Enver Paşa seçkindir, Kemal Paşa seçkindir, günümüzde Prof. Yalçın Küçük seçkindir. Seçkin olmanın koşulu iyi bir alt yapı ve çoğu zaman da çalışma, kendini geliştirme azmidir.

"Mesela kitle egitiminden yana olan birisi seckin degil midir?" demişsiniz, orasını bilemem. Yani kişiden kişiye değişir. Aydın insanlar da kitle eğitiminden yana olabilirler, ki bu bir aşama meselesidir. Yani herşeyin, elbet bir zamanı vardır.

Zeka noktasında ortalama veya ortalama üstü bir zeka bence herşeyi yapmak için yeterlidir. Zeka en fazla bir araçtır, aydınlanma yolunda bir araçtır. Ve size bu yolda kapasitesi oranınca hız katar..

Sanırım açıklayabildim. Dilerseniz devam etmekten, memnuniyet duyrım Saygı ve sevgiler..

No comments: