Friday, August 1, 2008

Genel Egitim Uzerine Bir Sohbet -2-

Kaldigimiz yerden devam edelim:


Herackles-Yorum 2:


Tekrar merhaba,

Ben de sizin gibi sirasi ile gideyim:

>>>Yalnız bu ırkçılık ya da faşistlikten çok farklıdır. Güngör, kimlik noktasında dili yeterli görmektedir, Türkçe onun için bütünleştirici bir kimliktir.

Simdi; irkcilik ve fasistligin tanimini nereden, kimden aldiginiza gore degisir Ziya Gokalp ekolunu takip eden birisinin dunya gorusu. Kimilerine gore Ataturk de Turk irkcisidir hatta bazilari bunu yermek icin (HADEP ekolu) soylerken bazilari da ovmek (Atsiz ekolu) icin soyler. Dolayisi ile her bir aciklamanizin altinda alinti yaptiginiz yer de bulunmalidir kanaatimce.

>>>Yazımda \"1. sınıf\" insan terimi hoş kaçmamış olabilir, o sebepten bundan böyle \"aydın\" terimini kullanacağım çünkü ben her ikisinin aynı anlama geldiği kanaatindeyim

Aydin ile 1. sinif insani ayni anlamda kullandiginizi dusunsek bile burada yine bir baska tanimlama sorunu ile karsi karsiya kaliyoruz ki o da sizce aydin denilen kisinin taniminin ne oldugu.

>>>Bu noktada Elif Şafak\'ın Baba ve Piç\'inde geçen şu satırlar ne demek istediğimi çok güzel özetliyor aslında: \"İnsanların ezici çoğunluğu asla düşünmez, düşünenler asla ezici çoğunluk olmaz. Ayrımı gör! Tarafını seç!\"

Kadin calismalari konusunda yuksek lisansini takiben siyaset bilimi uzerine, yine buna yakin bir arastirma konusu ile doktora unvani alan birisinin sosyoloj, psikoloji, biyoloji, noroloji ve antropoloji konularinin arastirma sahasina giren bir konuda \"bilirkisi\" secilmesinin ne kadar saglikli oldugunu takdirlerinize birakiyorum. Saniyorum fikrinizi tasdik edecek birilerini secme kolayciligi ile bu ornegi verdiniz.

>>>Kalkınmanın karşılarşırma ögeleri arasında eğitim olması, genel kabul görmüş bir gerçek. Yalnız burada asıl tartışılması gerken nokta eğitimin sizin dediğiniz gibi kalkınmanın nedeni mi, yoksa Prof. Erol Güngör\'ün dediği gibi sonucu mu olduğudur. Bu noktada bir karara varılırsa tartışma işlerlik kazanabilir.

Islerlik kazandirmaya calisayim izninizle. Iktisat dersleri aldiginizi soylemissiniz ancak detaylari hakkinda bilgim olmadigi icin bunun konumuzla alakali; buyume, kalkinma ve uluslararasi iktisat dersleri oldugunu umut ediyorum. Buradan hareketle yakin tarihimizden, egitilmemis ama egitilmedigi halde \"kalkinmis\" bir tane toplum gostermeniz durumunda benim savimi curutebilirsiniz. Oysa ben size egitimini takiben kalkinmasini hizlandiran birkac toplum soyleyebilirim; Hindistan, Cin, Pakistan, Japonya... vb. Burada karmasaya mahal vermemek icin hemen egitimin de ne oldugunu, ya da benim ne anladigimi yazayim. Egitim; oncelikle toplumdaki her bireyin okur yazar hale getirilmesi, bunu takiben analitik dusunebilme becerilerinin gelistirilmesi ve ardindan kabiliyetlerine ve basarilarina gore toplumun beklentileri ve kendi isteklerinin kesistigi en verimli konuda bilgilendirilip uretim surecine dahil edilmeleridir.

>>>İnsanlarımı halk ve seçkin bireyler olarak ikiye ayırdığım bir bakıma doğru olabilir. Yalnız anladığım kadarıyle bu ayrımı size tam olarak yansıtamamışım. Yani seçkin bireyler olarak nitelendirdiğim aydın insanlar zaten halkın içindeler. Ben de siz de ya da sokakta gördüğünüz on binlerce insan da halk. Bu noktada halk bir evrensel küme ise aydınlar bu evrensel küme içerisinde bir alt kümeyi oluşturuyorlar. Yani aynı zamanda halkın içindeler.

Fazlasiyla iyi yansittiniz aslinda. Tam da o sebepten oturu onlari yazdim ya! Ben bu ayrim ile gecen aylarin populer mankeninin lafinin ayni kefede oldugunu gordugum icin soyledim bunu.

>>>Seçkin olan kim demişsiniz. Örnek vereyim, Enver Paşa seçkindir, Kemal Paşa seçkindir, günümüzde Prof. Yalçın Küçük seçkindir. Seçkin olmanın koşulu iyi bir alt yapı ve çoğu zaman da çalışma, kendini geliştirme azmidir.

Oyleyse seckin olan kisi sizin fikirlerinizi benimsemeyen kisi de demektir ki asagidaki satirlar bu konuda bir fikriniz olmadigini gosteriyor. Buyrun, tekrar okuyalim.

>>>\"Mesela kitle egitiminden yana olan birisi seckin degil midir?\" demişsiniz, orasını bilemem. Yani kişiden kişiye değişir. Aydın insanlar da kitle eğitiminden yana olabilirler, ki bu bir aşama meselesidir. Yani herşeyin, elbet bir zamanı vardır.

Bakin ne demissiniz? \"Bu bir asama meselesidir\". Yani siz aydinlari da \"benim gibi dusunenler\" ve \"benim gibi dusunmeyenler\" olarak ikiye ayirmissiniz. Tipki halk konusundaki ayriminiz gibi.
Simdi bu alintinizi biraz daha acalim. Enver Pasa ile Ataturk bir noktadan sonra fikir arenasinda zit kutuplarda insanlardi. Size gore seckinlerdi ama yine size gore bir tanesinin \"zamana ihtiyaci vardi.\" Cunku sizin yine kendi sozlerinize gore kitle egitimini savunan aydin olabilir ama yine size gore \"kitle egitiminden yana olan birisinin seckin olup olamayacagi\" kuskulu cunku \"orasini bilemiyorsunuz\". Yani birbirinden farkli goruslere sahip olan iki aydin, size gore farkli kademelerde iki aydin demek.

Daha fazla detaylandirmama gerek yok sanirim. Cevabinizin genelinden anladigim kadariyla bastaki savimi korumamin saglikli bir karar olacagi dusuncesindeyim. Soyle ki; kavram karmasasinin sebebi olan bilgi eksikliginize bir de bildikleriniz konusunda emin olamamayi eklediniz ki cevabinizla, durum iyice karisti. Bundan sonra bir cikis yolu bulabilir miyiz inanin bilemiyorum.

Sevgi ve saygi ile...


Okan Yuksel-Cevap 2:

Öncelikle tanımlama sorunlarından başlayayim, hayatımızın hemen her yerinde bu sorun yok mu? Daha doğrusu bu bir sorun mu? İnsanlar doğaları itibariyle zaten ortak tanımlar yapamamaktalar. Örneğin "aydın"ı herkes kendince tanımlamakta. Ya da herhangi bir kişiyi, herkes kendince sıfatlamdırmada. Bu bir sorun değil bence, hayatın olagelmiş birşeyi..

"Kadin calismalari konusunda yuksek lisansini takiben siyaset bilimi uzerine, yine buna yakin bir arastirma konusu ile doktora unvani alan birisinin sosyoloj, psikoloji, biyoloji, noroloji ve antropoloji konularinin arastirma sahasina giren bir konuda "bilirkisi" secilmesinin ne kadar saglikli oldugunu takdirlerinize birakiyorum. Saniyorum fikrinizi tasdik edecek birilerini secme kolayciligi ile bu ornegi verdiniz." demişsiniz..

Bilirkişi olmak ya da bir disiplin kabul edilmek noktasında insanların sıfatlarının bir önemi olduğunu sanmıyorum. Bu notkada bu görüşümden hareketle bir iktisat profesörünün, Prof. Yalçın Küçük'ün şu sözünü paylaşmak istiyorum: "Bugün öğrencilerinden daha cahil profesörler var.". Doğru mu, yaşadığım kadarıyla zaman zaman doğru olduğunu görüyorum. Anlaşamadığımız noktalardan birisi de bu, ben düşüncelere, sadece kendilerini ele alarak bakıyorum, siz de o düşünceleri kimin dillendirdiğini ve bu dilin sahibinin sıfatını ele alıyorsunuz. Kolaycılık noktasında ise, ben kolayı seçmedim; gittim, aradım buldum ve paylaştım :)


"Oysa ben size egitimini takiben kalkinmasini hizlandiran birkac toplum soyleyebilirim; Hindistan, Cin, Pakistan, Japonya... vb. Burada karmasaya mahal vermemek icin hemen egitimin de ne oldugunu, ya da benim ne anladigimi yazayim. Egitim; oncelikle toplumdaki her bireyin okur yazar hale getirilmesi, bunu takiben analitik dusunebilme becerilerinin gelistirilmesi ve ardindan kabiliyetlerine ve basarilarina gore toplumun beklentileri ve kendi isteklerinin kesistigi en verimli konuda bilgilendirilip uretim surecine dahil edilmeleridir."

Kalkınmak için "genel eğitim" şart değildir tezinin hala arkasndayım. Eğer eğitimse kalkınmanın ana dinamosu, bu oranları açıklamanız gerekir:

Hindistanda tüm halk için okur/yazar oranı: Toplam nüfusta: %52
Pakistan'da tüm halk için okur/yazar oranı: Toplam nüfusa: %42.7
Türkiye'de tüm halk için okur/yazar oranı: Toplan nüfusa: %86.5

Türkiye dışındaki bu iki ülke de sizin eğitimle kalkındığını iddia ettiğiniz ülkeler. Hal böyleyken bizim daha bir kalkınmış olmamız gerekmez miydi?

"Ben bu ayrim ile gecen aylarin populer mankeninin lafinin ayni kefede oldugunu gordugum icin soyledim bunu."

Aysun Kayacı'ya çoban meselesinde katılıyorum, son derece haklı buluyorum. Demokrasiye de inanmıyorum. Buradan bakabilirsiniz: http://okanyuksel.bloggum.com/yazi/aysun-kayaci-coban-demokrasi.html

"Oyleyse seckin olan kisi sizin fikirlerinizi benimsemeyen kisi de demektir"

Hayır, asla. Yanlış anlamışsınız. Seçkin gördüklerim diğer isimleri de sayayim isterseniz: Örneğin Hz. Muhammed de seçkindir, Nietzsche de.. Yani, kişinin kafama uyup uymamasıyla alakalı bir durum değildir bu. Hz. Muhammed Tanrı'nın aracısı olduğunu söylemiş, Nietzsche de "Tanrı öldü" demiştir. Karşı görüştelerdir ama ikisi de seçkindir. Yanlış, anlamışsınız; ya da tam açıklayamamışım.


"Bakin ne demissiniz? \"Bu bir asama meselesidir\". Yani siz aydinlari da \"benim gibi dusunenler\" ve \"benim gibi dusunmeyenler\" olarak ikiye ayirmissiniz. Tipki halk konusundaki ayriminiz gibi."

Hayır, burada da yanış bir değerlendirme yapmışsınız. Aşamanın söz konusu olduğu nokta aydın insanın beyni değildir o anda bulunulan konjonktürdür. Yani dünyanın halidir.. Aşama zaman için geçelerlidir, zamansaldır. Aydın aşamalandırılmamıştır orada.

"Simdi bu alintinizi biraz daha acalim. Enver Pasa ile Ataturk bir noktadan sonra fikir arenasinda zit kutuplarda insanlardi. Size gore seckinlerdi ama yine size gore bir tanesinin \"zamana ihtiyaci vardi.\" Cunku sizin yine kendi sozlerinize gore kitle egitimini savunan aydin olabilir ama yine size gore \"kitle egitiminden yana olan birisinin seckin olup olamayacagi\" kuskulu cunku \"orasini bilemiyorsunuz\". Yani birbirinden farkli goruslere sahip olan iki aydin, size gore farkli kademelerde iki aydin demek."

Öncesinde yanlış değerlendirdiğiniz, için bu yorumunuz da yanlış bir temel üzerinden yükseliyor haliyle. Mustafa Kemal Atatürk ile Enver Paşa arasındaki fark aydınlanma noktasında olmamıştır. Onların arasındaki fark düşünce tarzındadır, Mustafa Kemal Atatürk minimalist politikalar güdmüş, Enver Paşa ise maksimalist politikalar peşinde koşmuştur. Yani o ondan üstün ya da o ondan alçak denilemez. Yani bana göre birbirinden farklı görüşlere sahip olan iki aydın, farklı kademelerde iki aydın demek değil.

"Bundan sonra bir cikis yolu bulabilir miyiz inanin bilemiyorum."

Aslında o kadar da önemli değil, bir çıkış yolu bulabilmek. Yürümek ve tartışmak yeterli..

Ayrıca affınıza sığınarak soruyorum, insanların sıfatlarına bu kadar önem veren birisi olarak, ne işle meşgulsünüz? İşinizi ve sıfatınızı burada yazmak istemezseniz okan_yuksel@yahoo.com'a da yazabilirsiniz. Saygı ve sevgiler..

No comments: